KADINA YÖNELİK ŞİDDET

KADINA YÖNELİK ŞİDDET

Türkiye Cumhuriyeti anayasasına göre ülke sınırları içinde yaşayan herkesin, sağlıklı bir çevrede yaşayabilmesi bir devlet görevidir. Biyolojik ve fiziksel çevrenin yanında sosyal çevreninde sağlıklı olması bireyin en temel anayasal hakkıdır. Sağlıklı bir sosyal çevrenin oluşması ve sürdürülmesinin önündeki en büyük engellerden biri bireysel ve toplumsal şiddettir.

Bu projeye gerek duyulmasının sebebi kadına yönelik olarak uygulanan şiddete karşı;

  • Kadın ve erkeklerin duyarlılıklarının artırılması,
  • Farkındalık yaratılması ve bilinçlendirilmesi,
  • Şiddetin önlenmesine dair uygulanacak yolların, ayrıca şiddet mağduru veya risk altındaki kadınlara sunulan hizmetlerde ise kurumsal mekanizmaların eşgüdüm içinde çalışmalarının nasıl sürdürüleceğinin belirlenmesidir.

KADINA YöNELİK ŞİDDET NEDİR ?

Kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır.

Başka anlamda kadına karşı şiddet, kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve bu kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranışı ifade eder.

Şiddet çeşitleri farklı farklı olmakla beraber fiziksel şiddet kadının her an maruz kaldığı şiddet biçimidir. Bu konuda Türkiye'de yapılan bir araştırma oldukça çarpıcıdır.

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün son 4 yıllık verilerine göre Türkiye'de aile içi şiddet giderek tırmanıyor. Türkiye'de yapılan araştırmalar evli her 3 kadından en az 1'inin kocası tarafından fiziksel şiddete uğradığını belirlemiştir.

Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu'nun araştırmasına göre Türkiye'de her 100 aileden 34'ünde kadınlar fiziksel şiddete maruz kalmaktadır. Sorun bu kadar açık olmakla birlikte dayak, cinsel şiddet, psikolojik istismar ve taciz boyutu olan bu sorunun kolay tespit edilemediği de bir gerçektir. çünkü toplumdaki şiddete yönelik olguların büyük bir çoğunluğu gizli kalmakta ya da kayıtlara geçmemektedir.

Şiddetin birtakım sosyal etkileri de vardır. Bunlar şu şekilde aktarılabilir. Bir toplumda şiddet yaygınsa, bu toplumun bireylerinin büyük bölümünün beden ve ruh sağlıkları bozuk demektir. Beden ve ruh sağlığı bozuk toplumlarda cinayetler, cinnetler ve özkıyımlar artar. özellikle toplumumuz için, bu kişilere, kirletilmiş, işe yaramaz gözüyle bakılması, bu kişilerin toplum içinde kabul edilmeyerek yalnızlığa itilmesine sebep olmaktadır.

Kadının şiddete maruz kalmasının önüne Ekonomik ve Kültürel gelişme de engel olamıyor. Kadınlar kültürel düzeyleri ne olursa olsun fiziksel ve cinsel şiddet başta olmak üzere, tacizler, zorla evlendirmeler, töre cinayetleri, zorla çalıştırma, eğitim özgürlüğünün kısıtlanması vs gibi birçok şiddet çeşidine maruz kalmaktadır.

Adalet Bakanlığı tarafından açıklanan istatistiklere göre, Türkiye'de kadın cinayetlerinde 2002'den 2009'a kadar%1.400 oranında artış olmuştur. Aynı verilere göre;

  • 2002 yılında 66
  • 2003'te 83
  • 2004'te 164
  • 2005'te 317
  • 2006'da 663
  • 2007'de 1011
  • 2008'de 806
  • 2009'un ilk 7 ayında ise 953 kadın yaşamını kaybetmiştir.

Her şey ortada iken, bu sorunların çözümü için bir takım çözümlerin amaçlanması gerekmektedir.

Bu projede amaçlanan şiddet mağduru kadın ve aile bireylerine;

  • Hukuki yardım, psikolojik destek ve sosyal yardım desteği sağlanarak bireylerin sosyal desteğinin artırılması,
  • Mağduriyetlerinin giderilmesi,
  • Taraflarca verilen hizmetlerde kurumsal kapasitenin artırılarak kurumlar arasında işbirliği ve eşgüdümün sağlanarak, hedef gruba verilecek hizmet kalitesinin yükseltilmesinin amaçlanmaktadır.

İlk hedefin şiddetin önlenmesi olan çalışmada, şiddet gören kadın ve bireylerin daha sonra güvenli bir şekilde hayatlarını sürdürmesi için de hazırlıklar yapılması amaçlanmaktadır. Bu amacın gerçekleştirilmesinin 1. Aşaması olarak 1998 yılında 4320 sayılı Aile'nin Korunmasına Dair Kanun çıkarılmıştır. Ancak 8 mart 2012 tarihinde bu kanunun eksiklikleri nedeni ile 6284 sayılı AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİNöNLENMESİNE DAİR KANUN yürürlüğe girmiştir.

Eski kanuna göre eşine şiddet uygulayan kişinin 6 aya kadar evden uzaklaştırılması, telefonla taciz etmemesi gibi cezaların yanında nafaka vermesi gibi kurallar da içermekte idi.

Şiddete maruz kalan kadınlar için dayanışma, önleme ve engelleme amaçlı kurulan dernekler, vakıflar, sivil toplum örgütleri ve kadın sığınma evleri mevcuttur. Kadın Haklarını Koruma Derneğ, Mor çatı Kadın Sığınağı Vakfı, AçEV - Anne çocuk Eğitim Vakfı Aralık Derneği, İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi, Yeni çözümler Derneği, Kadının Emeğini Değerlendirme Vakfıbunlardan birkaçıdır.

önceki kanuna göre şiddete uğrayan kadının başvurması gereken yol, şiddete uğrayan kadının, eşi tarafından şiddete uğradığına ilişkin olarak Cumhuriyet Savcılığı'na veya en yakın karakola şikayette bulunarak ilgili kanundan faydalanmak istediğini ve gerekli tedbirlerin alınması istediğini ilgili merciye bildirmesi gerektiğidir. Bu başvurunun yapılması durumunda mutlaka adli tıp kurumundan rapor alınması istendiği de ayrıca belirtilmelidir. Çünkü adli tıp raporu gerekli tedbirlerin alınması hususunda önemli bir delil teşkil edecektir.

Eski Aile'nin Korunması Hakkında Kanun Madde 1' de belirtildiği üzere

Türk Medenî Kanununda öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldığını kendilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi Hâkimi meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak re'sen aşağıda sayılan tedbirlerden bir ya da birkaçına birlikte veya uygun göreceği benzeri başka tedbirlere de hükmedebilir:

Kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin;

a) Aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması,

b) Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine yaklaşmaması,

c) Aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesi,

ç) Aile bireylerini iletişim araçları ile rahatsız etmemesi,

d) Varsa silah veya benzeri araçlarını genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi,

e) Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak şiddet mağdurunun yaşamakta olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmaması,

f) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması.

Yukarıdaki hükümlerin uygulanması amacıyla öngörülen süre altı ayı geçemez ve kararda hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması halinde tutuklanacağı ve hakkında hapis cezasına hükmedileceği hususu şiddet uygulayan eş veya diğer aile bireyine ihtar olunur.

Eğer şiddeti uygulayan eş veya diğer aile bireyi aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise hâkim bu konuda mağdurların yaşam düzeylerini göz önünde bulundurarak daha önce Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.

Bu Kanun kapsamındaki başvurular ve verilen kararın infazı için yapılan icraî işlemler harca tâbi değildir.

Görüldüğü üzere eşine şiddet uygulayan kişinin 6 aya kadar evden uzaklaştırılması, telefonla taciz etmemesi gibi cezaların yanında nafaka vermesi gibi kurallar da içermektedir.

Koruma kararının şiddet uygulayan eş tarafından uygulanıp uygulanmadığı konusunda gelince kanun, madde 2'de ne tür usuli işlemin yapılacağını belirtmiştir. Şöyle ki;

Madde 2 - Koruma kararının bir örneği mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi olunur. Cumhuriyet Başsavcılığı koruma kararının uygulanmasını zabıta marifetiyle izler.

Koruma kararına uyulmaması halinde zabıta, mağdurların şikayet dilekçesi vermesine gerek kalmadan re'sen soruşturma yaparak evrakı en kısa zamanda Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirir.

Cumhuriyet başsavcılığı koruma kararına uymayan eş hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar. Bu davanın duruşması yer ve zaman kaybına bakılmaksızın 3005 sayılı Meşhut Suçların Muhakeme Usulü Kanunu hükümlerine göre yapılır.
Fiili başka bir suç oluştursa bile, koruma kararına aykırı davranan eşe ayrıca üç aydan altı aya kadar hapis cezası hükmolunur.

ADLİ YARDIM

Koşullarınız uygun değilse, başvurunuz üzerine, bulunduğunuz şehrin barosu Adli Yardım Bürosuna yada temsilciliğine başvurarak ücretsiz avukat tayin edilmesini isteyebilirsiniz. Türkiye'deki bütün barolarda adli yardım hizmeti verilmekte olup, başvurunuz uygun görüldüğünde, adli yardım hizmetinden yararlanabilirsiniz.

Hukuk usulü Muhakemeleri Kanunu Hükümleri :

"Hukuki Yardım" anlamına gelen "Adli Müzaheret"ten yararlanabilmek için 2 temel kriter belirlenmiştir. Bunlar kısaca;

  • 1-Fakir olmak
  • 2-Haklı olmaktır.


"Adli Müzaheret" talebinin kabulüne karar verildiğinde, başvuru sahibi, mahkeme tarafından, yargılama giderlerinin bir ya da bir kaçından (veyahut tümünden) geçici olarak muaf tutulabilmektedir. "Adli Müzaheret"ten yararlanan kişi, dava lehine sonuçlandığında, herhangi bir yargılama giderini ödemekle yükümlü olmayacaktır. Ancak, dava aleyhine sonuçlanırsa, Hazineden karşılanan tüm masrafları ödemek zorunda kalacaktır. Çünkü, "Adli Müzaheret"ten yararlanan kişi, fakir olmasının yanında, aynı zamanda haklı da olmalıdır.

Avukatlık Kanunu Hükümleri:


Adli yardım, avukatlık ücretlerini ve diğer yargılama giderlerini karşılama olanağı bulunmayanlara bu Kanunda yazılı avukatlık hizmetlerinin sağlanmasıdır. (Barolar bünyesinde kurulan Adli Yardım Büroları, yargılama giderlerini doğrudan karşılamayacak, bu hususta öncelikle, HMK.nda düzenlenen "Adli Müzaheret" hükümlerinden yararlanılacaktır.)

Ancak Ailenin Korunmasına dair kanunun yürürlüğe girdiği 1998 yılından bu yana bu kanunun yetersiz kaldığı, alınması gereken önlemlerin hiç veya zamanında alınmaması sebebiyle mağduriyetler arttırmakta ve her geçen zaman kadına karşı uygulanan şiddetin artarak devam ettiği açıkça görülmektedir.

Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde Türk Medeni Yasasında ve Türk Ceza Yasasında geniş çaplı değişiklikler yapıldı ve özellikle kadınlara bazı yeni haklar tanındı. Ayrıca Türkiye, aile içi şiddeti önlemeye yönelik Birleşmiş milletler Kadınlara karşı Her Türlü Ayrımcılığın önlenmesi Sözleşmesi' ni ( CEDAW) de kabul ettiği 1985 yılından bu yana uyguluyor. Buna rağmen Türkiye'de 2004 yılında 5284 ailede şiddet sonucu 5 ölüm, 3548 yaralanma yaşanmıştır. Demek ki karar, yasa çıkarmak ve uygulamaya koymak da yeterli değildir.

Peki neden bunca arayışa rağmen sorun tamamen çözülmüyor ve ya en azından kısmi düzeyde çözülemiyor?Her yıl konunun üzerinde daha fazla durulmasına ve önlemler alınmasına rağmen kadının maruz kaldığı şiddet oranı neden artış gösteriyor?

Bunun sebebi kadınların en çok eşleri tarafından şiddete uğradığı, kadına yönelik şiddeti önlemekle ilgili olduğu söylenen yasanın ne yazık ki aileyi koruma kanunu olarak çıkması ve önceliğini kadının yaşam hakkına ve bedensel bütünlüğüne değil, aileyi koruma ve sürdürmeye vermesidir.

Yasa böyle çıkınca uygulayıcıların zihniyetini değiştirmeye yönelik etkin bir çaba içine girilmemiş kadınlar aileyi koruma yasasına göre koruma altındayken de şiddete uğramış ya da hayatlarını kaybetmişlerdir. Cinayetlerin artarak devam etmesi üzerine kadınların yükselttiği ses yasanın yeniden düzenlenmesini zorunlu kılmıştır. öyle ki kanunun adındaki aile sözcüğü nedeniyle kimi hakimler, bir erkekle yakın yaşam arkadaşlığı sürdüren veya boşanmış olan kadınları, kanunun korumasından yararlandırmamıştır. Geliştirilen yasalar, kurulan kurumlar elbette küçümsenmeyecek çalışmalardır. Ancak birtakım ifadelerle kanunun uygulama alanı zayıflatılmış, ayrıca önlemlerin zamanında veya hiç alınmaması sebebiyle kadına karşı şiddet oranının hiçbir şekilde düşmediği de görülmüştür.

Kadınların ve insan hakları savunucularının yirmi beş otuz yıldan beri sürdürdüğü mücadele sonucunda hükümet kabinesinde kadınlardan sorumlu kadın bakanlar kadınların taleplerine uygun kadına yönelik şiddeti engellemek üzere yasa tasarıları hazırladılar. Yasa henüz tasarı aşamasında iken kanunun adı , "Kadını Şiddetten Koruma Kanunu" olarak değiştirilmiş; böylece medeni durumundan ötürü bir kısım kadını kapsam dışında tutan daraltıcı ve farklı yorumların önüne geçilmiştir.

8mart 2012 tarihinde Genel Kurul'da oybirliği ile kabul edilen Kadını Şiddetten Koruma Kanunu'nun hedefi kadın ile erkeğin bir arada yaşamaları ve aralarındaki eşitsiz güç ilişkisi nedeniyle gerçekleşen ya da gerçekleşebilecek şiddetin önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin hemen alınmasını sağlamaktır. Korunmak istenen değer, bir insan hakkı olarak kadının şiddetten korunması, yani can güvenliğidir.

Mevcut kanunun 13 yıllık uygulamasının birikiminden yararlanılması için kanunun dilinde önemli değişiklik yapılmamıştır; ancak etkili, adil uygulama ve yeknesaklığın sağlanması amacıyla görev, yetki, süre ve kanıt aranmaması gibi usule ilişkin tartışmalı konularda çözümler gösterilmiştir.

Kanunda, mahkemece verilen kararın denetimine ilişkin bir düzenlemenin olmayışı, verilen kararın kesin olduğu yanılgısına ve haksız sonuçlara yol açabilmektedir. Oysa Anayasanın 40. maddesindeki emredici düzenleme nedeniyle aleyhine karar verilen kişiye bildirimden itibaren başvuracağı makam ve sürenin bildirilmesi zorunludur. Bu nedenle, yasanın koruduğu değer ve amacına uygun düşecek şekilde aynı mahkemeye bildirimden itibaren on gün içinde "yeniden inceleme" isteme olanağı tanınmış; ayrıca kişilere bildirimin nasıl ve infazın da ne şekilde yapılacağı da gösterilmiştir.


Ancak tedbir kararının verilmesi için şiddetin gerçekleşmesinin aranıp aranmayacağı hususu uygulamada tereddüt oluşturduğundan, kadına bir kere şiddete uğra, sonra korurum denemeyeceği için ihbar başlıklı madde 7'ye göre "şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı hâlinde herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilir. İhbarı alan kamu görevlileri bu Kanun kapsamındaki görevlerini gecikmeksizin yerine getirmek ve uygulanması gereken diğer tedbirlere ilişkin olarak yetkilileri haberdar etmekle yükümlüdür." şeklinde kanun metninde de tedbir kararı verilmesi için şiddetin gerçekleşme olasılığı yeterli kabul edildiği belirtilmiştir.

Eski Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlükten tamamen kaldırılarak yürürlüğe giren Kadının Şiddetten Korunmasına Dair Kanun, kapsamlı bir biçimde uygulanacak usule ilişkin, verilecek tedbirlere ve bu tedbirlerin yerine getirilmemesi durumunda ne tür zorlayıcı önlemlerin alınacağı kanunda belirtilmiştir. Kanunun ilgili maddelerinde hakimin alacağı koruyucu ve önleyici tedbir kararlarından bahsedilmiş, başka bir maddede ise bu kanun kapsamında korunana bireylerle ilgili olarak koruyucu tedbirlerden birine veya birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere mülki amir tarafından karar verilebileceği belirtilmiştir.

Uluslar arası birikim ve kadın hareketinin tarihsel geçmişine de uygun olan bu adlandırma, kuşkusuz kanunun çocuklar ve diğer güçsüz bireyler lehine uygulanmasına engel değildir. Kanunun kapsamı başlıklı madde 2'ye bakıldığında da aynı ifade madde metninde de görülecektir.

Kapsam
MADDE 2- "(1) Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir." şeklinde kanunun sadece eşinden şiddet gören kadın lehine değil, çocuk ve güçsüz konumdaki bireyleri de kapsadığı görülecektir.

Bu amaçla kanunda önceki kanundan farklı olarak koruyucu tedbirleri alan Mahkemeye, uygulamayı izleyerek, gerektiğinde tedbirleri kendiliğinden değiştirip kaldırma ve karara aykırılık halinde de kişiyi cezalandırma olanağı tanınmış; böylece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 9 Haziran 2009 günlü Nahide Opuz-Türkiye kararında vurgulanan etkili korumanın sağlanması için önemli bir adım atılmıştır.

Şiddet mağdurlarına ilişkin verilecek destek ve hizmetlerin sunumunda, temel insan haklarına dayalı, kadın erkek eşitliğine uygun, adil, etkili ve süratli bir usul izlenecektir. Şiddet mağduru ve şiddet uygulayan için alınan tedbir kararları, insan onuruna yakışır şekilde yerine getirilecek, şiddeti önleyen ve kadınları cinsiyete dayalı şiddetten koruyan özel tedbirler, ayrımcılık olarak yorumlanamayacaktır.


Mülkî amir tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları

MADDE 3 -(1) Bu Kanun kapsamında korunan kişilerle ilgili olarak aşağıdaki tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere mülkî amir tarafından karar verilebilir:

a) Kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanması.

  • Tedbir kararının, kolluk amirince verilip uygulandığı veya korunan kişinin kollukta bulunduğu durumlarda, kişi, kolluk birimleri tarafından Bakanlığın ilgili il veya ilçe müdürlüklerine ulaştırılacak. Bunun mümkün olmaması halinde kendisine ve beraberindekilere geçici olarak barınma imkanı sağlanacaktır. Ayrıca tedbir kararının ilgililere bildirilmemesi, kararın uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Hakkında barınma yeri sağlanmasına karar verilen kişiler, Bakanlığa ait veya Bakanlığın gözetim ve denetimi altında bulunan yerlere yerleştirilecektir.

b) Diğer kanunlar kapsamında yapılacak yardımlar saklı kalmak üzere, geçici maddi yardım yapılması.

c) Psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi.

ç) Hayatî tehlikesinin bulunması hâlinde, ilgilinin talebi üzerine veya resen geçici koruma altına alınması.

d) Gerekli olması hâlinde, korunan kişinin çocukları varsa çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere dört ay, kişinin çalışması hâlinde ise iki aylık süre ile sınırlı olmak kaydıyla, on altı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının yarısını geçmemek ve belgelendirilmek kaydıyla Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak suretiyle kreş imkânının sağlanması.

(2) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birinci fıkranın (a) ve (ç) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde mülkî amirin onayına sunar. Mülkî amir tarafındankırksekizsaat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar.

Hâkim tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları

MADDE 4 -(1) Bu Kanun kapsamında korunan kişilerle ilgili olarak aşağıdaki koruyucu tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:

a) İşyerinin değiştirilmesi.

b) Kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi.

c)22/11/2001tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunundaki şartların varlığı hâlinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması.

ç) Korunan kişi bakımından hayatî tehlikenin bulunması ve bu tehlikenin önlenmesi için diğer tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması hâlinde ve ilgilinin aydınlatılmış rızasına dayalı olarak27/12/2007tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu hükümlerine göre kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi.

Yukarıdaki hüküm eski kanuna göre önemli bir değişikliktir. Çünkü şiddetin bir zamandan sonra durmamakla beraber kontrol edilememesi durumunda tedbirin son aşaması şiddete uğrayan açısından kimlik bilgilerinin değiştirilmesi olacaktır.

Hâkim tarafından verilecek önleyici tedbir kararları

MADDE 5 -(1) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:

a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması.

b) Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi.

c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması.

ç) çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması.

d) Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması.

e) Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi.

f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi.

g) Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi.

ğ) Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi.

h) Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması.

ı) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması.

(2) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde hâkimin onayına sunar. Hâkim tarafındanyirmidörtsaat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar.

(3) Bu Kanunda belirtilen tedbirlerle birlikte hâkim, 3/7/2005tarihli ve 5395 sayılı çocuk Koruma Kanununda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler ile 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre velayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki kurulması hususlarında karar vermeye yetkilidir.

(4) Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hâkim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.

Ancak her ne kadar şiddet uygulayan eş hakkında birtakım tedbirlere hükmedilmişse de aleyhinde hükmedilen tedbire karşı şiddet uygulayan eşin de itiraz hakkı yeni kanunla getirilmiştir. Şöyle ki;

İtiraz

MADDE 9 -(1) Bu Kanun hükümlerine göre verilen kararlara karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde ilgililer tarafından aile mahkemesine itiraz edilebilir.

(2) Hâkim tarafından verilen tedbir kararlarına itiraz üzerine dosya, o yerde aile mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde aile mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde asliye hukuk mahkemesine, aile mahkemesi hâkimi ile asliye hukuk mahkemesi hâkiminin aynı hâkim olması hâlinde ise en yakın asliye hukuk mahkemesine gecikmeksizin gönderilir.

(3) İtiraz mercii kararını bir hafta içinde verir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.

Gerekli tedbirlerin alınmasından sonraki aşama ise şiddet uygulayan eşin hükmedilen tedbirlere uygun davranıp davranmadığını incelemek olacaktır.

  • Bu aşamada tedbir kararlarına aykırılık başlıklı madde 13 bize yardımcı olacaktır.

Tedbir kararlarına aykırılık

Tedbir kararı işlemlerinde, bu karara aykırılık halinde şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali bulunan kişi hakkında zorlama hapsinin uygulanacağı ihtarı yapılacaktır.

MADDE 13 -(1) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur.

(2) Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresionbeşgünden otuz güne kadardır. Ancak zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez.

(3) Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilir. Bu kararlar Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine bildirilir.

Tedbir kararlarının bildirimi ve uygulanması

MADDE 10 -(1) Bu Kanun hükümlerine göre alınan tedbir kararları, Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlükleri ile verilen kararın niteliğine göre Cumhuriyet başsavcılığına veya kolluğa en seri vasıtalarla bildirilir.

(2) Bu Kanun kapsamında ilgili mercilere yapılan başvurular ile bu başvuruların kabul ya da reddine ilişkin kararlar, başvuru yapılan merci tarafından Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine derhâl bildirilir.

(3) Korunan kişinin geçici koruma altına alınmasına ilişkin koruyucu tedbir kararı ile şiddet uygulayan hakkında verilen önleyici tedbir kararlarının yerine getirilmesinden, hakkında koruyucu veya önleyici tedbir kararı verilen kişilerin yerleşim yeri veya bulunduğu ya da tedbirin uygulanacağı yer kolluk birimi görevli ve yetkilidir.

(4) Tedbir kararının, kolluk amirince verilip uygulandığı veya korunan kişinin kollukta bulunduğu hâllerde, kolluk birimleri tarafından kişi, Bakanlığın ilgili il veya ilçe müdürlüklerine ivedilikle ulaştırılır; bunun mümkün olmaması hâlinde giderleri Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak üzere kendisine ve beraberindekilere geçici olarak barınma imkânı sağlanır.

(5) Tedbir kararının ilgililere tefhim veya tebliğ edilmemesi, kararın uygulanmasına engel teşkil etmez.

(6) Hakkında barınma yeri sağlanmasına karar verilen kişiler, Bakanlığa ait veya Bakanlığın gözetim ve denetimi altında bulunan yerlere yerleştirilir. Barınma yerlerinin yetersiz kaldığı hâllerde korunan kişiler; mülkî amirin, acele hâllerde kolluğun veya Bakanlığın talebi üzerine kamu kurum ve kuruluşlarına ait sosyal tesis, yurt veya benzeri yerlerde geçici olarak barındırılabilir.

(7) İşyerinin değiştirilmesi yönündeki tedbir kararı, kişinin tabi olduğu ilgili mevzuat hükümlerine göre yetkili merci veya kişi tarafından yerine getirilir.

Şeklinde kararların uygulanması konusunda gerekli usul ve esaslar belirtilmektedir. Korunan kişinin geçici koruma altına alınmasına ilişkin koruyucu tedbir kararı ile şiddet uygulayan kişi hakkında verilen önleyici tedbir kararlarının yerine getirilmesinden, hakkında koruyucu veya önleyici tedbir kararı verilen kişilerin yerleşim yeri veya bulunduğu ya da tedbirin uygulanacağı yer kolluk birimi görevli ve yetkili olacaktır.

Sonuç olarak;

  • Şiddeti önlemek için, konu hakkında bireyleri, aileleri ve toplumu eğitim yolu ile bilgilendirip bilinçlendirmek gerekmektedir. Kişiler, aileler ve sonuçta toplum, bu gibi olayları, aile meselesi ve olağan olarak görmekten vazgeçerse, şiddetin önüne geçilmiş olacaktır. Genel olarak toplumun eğitim düzeyinin yükseltilmesi de şiddetin azalmasında etkili olur. Ancak bu uzun soluklu bir girişimdir ve zamanı gerektirir.
  • Şiddete eğilimli bireylere danışmanlık yapmak, bu kişilerin psikolojik olarak tedavi edilmelerini sağlamak da önleyici bir girişimdir. Ancak bu da, kişilerin bilinçli bir şekilde böyle bir desteği aramaları ve istemeleriyle ve konu ile ilgili olarak toplumsal örgütlerin varlığı ve etkin çalışmasıyla gerçekleşebilir.
  • Unutulmamalıdır ki şiddet öğrenilen bir davranıştır. Bu nedenle, kitle iletişim araçlarının, özellikle de en yaygın olarak kullanılan ve toplumu en etkileyici araç olan televizyonun şiddeti öğretici yayınları önlenmelidir. Televizyon, şiddetin zararlı etkilerini gösteren, bu konularda toplumu bilinçlendiren yayınlar ile şiddeti önleyici bir yayın aracı olarak kullanılmalıdır. Şiddete veya istismara uğramış kişileri destekleyen ve güvence altına alan bir sosyal güvenlik ve hizmet şemsiyesi kurulmuş olmalıdır. Türkiye'de sosyal güvenlik ve hizmet kuruluşları ile gönüllü kuruluşlar şiddeti önlenmesi konusunda "Mor çatı Sığınma Evleri" ve benzeri çalışmalar yapıyorlarsa da bu çalışmalar, gerek nitelik gerekse nicelik açısından son derece yetersizdir.

Amaç, önceliğin aileyi koruma ve sürdürme değil, şiddete uğrayan bireyin yaşam hakkına ve bedensel bütünlüğüne birinci derece önemin verilmesi gerektiğidir.

öRNEK DİLEKçE 1.-

AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ'NE

(Aile Mahkemesi Yoksa) .... SULH HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ'NE

6284 Sayılı Kanun Gereği "Koruma Kararı" İstemidir.

Davacı: Şiddete maruz kalan kişinin adı soyadı ve TC kimlik numarası

Adres : Şiddete maruz kalan kişinin adresi

Davalı : Şiddet uygulayan kişinin adı ve soyadı

Adres : Şiddet uygulayan kişinin adresi

KONU: 6284 Sayılı Kanun gereğince "Koruma Kararı" verilerek davalı eşimin evden uzaklaştırılması, iş yerime yaklaşmaması, telefonla tehdit ve rahatsız etmemesi, bana ve çocuklarıma zarar vermemesi için önlem alınması istemidir.

AçIKLAMALAR

Ailede yer alan bireyler, maruz kalınan şiddetin biçimi, nafaka talebi gibi hususları ayrıntılı yazınız.

HUKUKSAL NEDENLER: 6284 Sayılı Kanun, Medeni Kanun, TCK ve ilgili mevzuatta yer alan hangi hükümlere dayandığını yazınız.

DELİLLER: Nüfus kayıtları, tanık, varsa davalının gelir durumunu gösterir belge, yasal her türlü bilgi ve belgeyi burada gösteriniz ve dilekçenize ekleyiniz.

SONUç VE İSTEM: Yukarıda kısaca bahsedilen nedenlerle benim ve çocuğumun/çocuklarımın can güvenliği göz önüne alınarak davalının eve yaklaşmaması, işyerine yaklaşmaması, tehdit ve tacizde bulunmaması için KORUMA KARARI verilmesini, benim ve çocuklarımın geçimi için ........ TL nafakaya hükmedilmesini saygı ile talep ederim.

öRNEK DİLEKçE 2.-

CUMHURİYET SAVCILIĞI'NA

ŞİKAYET EDEN : Adı, soyadı, adresi

ŞİKAYET EDİLEN : Eşinizin adı, soyadı ve adresi

SUç : Aile içi şiddet, müessir fiil (başkaca eylem varsa bunlarbelirtilecek. Hakaret, tehdit, silah teşhiri, taciz, tecavüz gibi)

SUç TARİHİ : Olay tarihi belirtilecektir.

ŞİKAYET NEDENLERİ:

Eşimle ... tarihinde evlendik. Bu evlilikten müşterek ... çocuklarımız bulunmaktadır.

Eşim bana ve çocuklara sürekli şiddet uygulamakta, dövmekte, tehdit etmekte, hakaret ve küfür etmektedir.

(Olayın detayı ayrıntılı bir şekilde burada anlatılacaktır)

Can güvenliğimiz bulunmamaktadır. En son dövmesi sonucu yaralandım. Bunun tespiti için Adli Tıbba sevkimi istemekteyim.

Eşim hakkında şikayetçiyim. Gerekli soruşturmanın yapılarak Kamu Davası açılmasını ve cezalandırılmasını, ilgili koruma tedbirlerinin de alınmasını istemekteyim.

SONUç VE İSTEM : Yukarıda sunduğum nedenlerle adli tıbba sevkim ile yapılacak soruşturma sonunda, özel hukuka ilişkin haklarım saklı kalmak kaydı ile sanık hakkında kamu davası açılmasını ve cezalandırılmasını, 6284 sayılı yasanın ilgili hükmünün uygulanmasını saygılarımla arz ederim.

Tarih:

Davacının Adı-Soyadı:

İmza